Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de, geniş halk kitlelerine yayılma yoluyla, küçük birikimleri birleştirip büyük bir servet haline getiren, ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan, ekonomik ve sosyal hayatın olmazsa olmaz bir aracı haline gelen anonim ortaklıkların, en büyük sorunlarından biri azınlık haklarında ortaya çıkmaktadır. Anonim ortaklık yapısı göz önünde bulundurulduğunda, ortaklık pay sahipleri arasında maddi menfaatlerin mevcut olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, çoğunluğun aldığı kararlarla yönetilen anonim ortaklıklarda, çoğunluğun, ortaklıktaki pay sahipliği haklarını azınlıkta kalan ortaklar aleyhine suistimal edilebilme ihtimali her zaman mümkündür. Zira, sadece maddi çıkar temelleri üzerinde kurulmuş ve pay ortaklarının ilişkileri de söz konusu maddi çıkara dayalı olan bir ortaklıkta, çoğunluğun, sadece kendi çıkarlarını düşünmeyip, azınlığın çıkarını da dikkate alarak, ortaklığın çıkarı gereği kararlar alması oldukça düşük bir ihtimaldir. Dolayısıyla, anonim ortaklıktaki bu dezavantajlı durumları gidermek ve azınlığın haklarını da korumak ihtiyacından yola çıkan kanun koyucu, Ticaret Kanunun 399, 411, 420, 421, 438, 486, 531 ve 559 maddelerinde birtakım düzenlemeler yapma gereği duymuştur.Azınlık hakları, Türk Ticaret Kanunu sisteminde olumlu ve olumsuz azınlık hakları olarak sınıflandırılmamasına rağmen, doktrinde anonim ortaklıkta kullanılan azınlık haklarının niteliğine göre bu çeşit bir sınıflandırma tercih edilmektedir. Çalışmamızda, azınlık hakları kavramı açıklandıktan sonra, olumlu ve olumsuz azınlık hakları kullanım şekillerine ve özelliklerine göre anlatılmaya ve incelenmeye çalışılacaktır.
1.AZINLIK HAKLARI KAVRAMI VE TANIMITTK’de azınlık haklarından bahsedilen maddelerin bazılarında (TTK m. 411) azlık, bazılarında ise (TTK m. 155) azınlık kavramı kullanılmaktadır. Bu şekilde kullanım doktrindeki yazarlar arasında kavram karışıklığına yol açmaktadır. Domaniç, Arslanlı ve Poroy “azlık” terimini tercih ederken, İmregün, Doğanay, Birsel ve Sümer, “azınlık” kavramlarını kullanmaktadır . Azınlık, sermayenin ondan birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip olan pay sahiplerini ifade etmektedir. Sermayenin onda biri kadar paya tek bir kişi sahip olsa bile, bu kişi tek başına azınlık haklarını kullanabilecektir . Azınlık hakları, anonim şirkette çoğunlukla azınlık arasındaki çıkar çatışmalarında dengeyi sağlamak üzere ve çoğunluk pay sahiplerinin kötü niyetli işlem ve eylemlerine karşı korunması üzere azınlığa tanınmış haklardır. TTK’de azınlık haklarının tanımı yapılmamış, sadece azınlık haklarının neler olduğu ayrı ayrı maddelerde belirtilmiştir. MOROĞLU’na göre, azınlık her ne kadar çoğunluk pay sahiplerine karşı korunmaya çalışılsa da, azınlık pay sahiplerinin kendilerine tanınmış olan hakları kötüye kullanmak suretiyle ortaklığa ve çoğunluk pay sahiplerine verebilecekleri zararlar için koruma sağlayabilecek herhangi bir önleme TTK’de yer verilmemiştir. TTK’de yer alan ağırlaştırılmış toplantı ve karar yetersayıları ile azınlık pay sahiplerinin çoğunluk pay sahiplerine ve ortaklığa zarar verebileceği göz önünde bulundurulmamıştır. Her hak gibi oy hakkının kötüye kullanılması da hukuken korunmamaktadır. Ancak hakkını kötüye kullanan azınlık pay sahiplerine karşı özel bir koruma TTK’de öngörülmemiştir. Bu koruma genel hükümlere göre mümkün olabilmektedir. TTK m. 1’de bu kanunun Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçası olduğundan söz edilmektedir. TMK m. 2’de de hakkın dürüstlük kuralına aykırı kullanılamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Ancak yine de TTK’de özel bir korumaya yer verilmesi hukuk güvenliği açısından yararlı olacaktır. Doktrinde azınlık hakları olumlu ve olumsuz haklar olarak incelenmektedir. Biz de hakları anlattığımız başlıkta olumlu ve olumsuz azınlık hakları olarak inceleme yaparak bu hakların neler olduğunu anlatacağız.
2.AZINLIK HAKLARININ AMACI
2.1.Azınlığı Korumak
Anonim ortaklıklarda, çoğunluğun karşısında bulunan azınlığa, çoğunluğun sahip olduğu haklara ve aralarında oluşabilecek çıkar çatışmalarına karşı, çoğunluğun gücünü kötüye kullanmasını engellemek ve azınlığı bir nebze olsun korumak için yönetimde söz sahibi olmasını sağlayıcı ve kontrol mekanizmasını sağlayıcı birtakım hakların verilmesi gerekmektedir . Çoğunluk tüm gücü elinde barındırdığı takdirde ortaklığın menfaatlerini kendi kişisel menfaatleri için kullanabilirler . Bunu da engellemenin en iyi yolu azınlığa bazı haklar tanıyarak daha güçlü hale getirmektir. Bu sebeple kanunda azınlığa bazı haklar tanınmaktadır.
2.2. Ortaklıkta Denge Sağlamak
Anonim ortaklıkta azınlığa da bazı hakların tanınması çoğunluğa sahip olan pay sahiplerine karşı bir kontrol mekanizması olacaktır. Çoğunluğun tek başına her şeyi yapabilmesi bazen bunun kötüye kullanılması anlamına gelebilir. Örneğin; özel denetçi atanmasına karar verme yetkisi kural olarak genel kurula aittir ama bu yetkiler, bazı durumlarda onda bir pay sahibi olan azınlığa da tanınmıştır . Oluşabilecek suistimallerin ve çoğunluğun kontrolsüz davranışlarının önüne geçmek adına kanun koyucu, azınlık pay sahiplerine ileride inceleyeceğimiz bazı hakları tanımakta ve bu şekilde ortaklıkta denge sağlamayı amaçlamaktadır.
2.3. Müstakbel Pay Sahiplerini Korumak
Küçük pay sahibi olarak gördüğümüz azınlıklar, payları lehine yatırımlar yaparak birikimlerini artırabilirler. Bunun için de çeşitli yollara başvurabilirler. Küçük tasarruflarla birikim yapan bu pay sahiplerinin çoğunluğa karşı korunmasını sağlamak gerekmektedir. Azınlık hakları da bu korumayı sağlamayı amaçlamaktadır.
3.AZINLIK HAKLARININ ÖZELLİKLERİ
3.1. Azınlık Haklarının Koruyucu Niteliği
Anonim ortaklık, kazanç elde etmek amacıyla bir araya gelen pay sahiplerinden oluşmaktadır. Bu sebeple çoğunluk veya azınlığın birbirlerinin haklarını gözettikleri ve özen gösterdiklerini söylemek çok da mümkün değildir. Ayrıca anonim ortaklık çoğunluk prensibine göre yönetildiği için azınlığın hiç söz sahibi olmadığı düşünülebilir. İşte bu sebeple anonim ortaklıkta her ne kadar çoğunluk prensibine göre yönetim kabul edilmişse de azınlığın da söz sahibi olmasını sağlayıcı haklar tanınmıştır.
3.2. Azınlık Haklarını Düzenleyen Hükümlerin Emredici Niteliği
TTK’de düzenlenen azınlık hakları incelendiğinde görülecektir ki, bu hükümlerin uygulanması ortaklığın keyfiyetine bağlı değildir. Hükümler kesinlik ifade etmektedir. Kanunda azınlığa tanınan hakların aksine herhangi bir düzenleme esas sözleşme ile getirilemez, getirilse de geçerli olmayacaktır. Azınlığın aleyhine hükümlere esas sözleşmede yer verilememesinin yanında, azınlığın lehine olan hükümlere kanunun emredici hükümlerine aykırı olmamak şartıyla yer verilebilir.
3.3.Azınlığın Denetim ve Yönetim Niteliği
Anonim şirketlerin bazı zorunlu organları vardır. Ortaklığın yönetim ve denetimi de bu zorunlu organlara aittir. Azınlığın ortaklıkta herhangi bir yönetim veya denetim hakkı yoktur. Sadece bazı yetkileri vardır. Ancak bazı durumlarda azınlık pay sahipleri ortaklığın denetlenmesi için özel denetçi atanmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak detaylı olarak ileride incelenecektir. Kısacası azınlığın doğrudan yönetim ve denetim gibi bir yetkisi olmasa da, bu işlerle de ilgilenmesine imkân veren bazı hakları bulunmaktadır.
4.AZINLIK HAKLARININ HUKUKİ NİTELİĞİ
Azınlık haklarından bahsetmeden önce hukuki niteliğini bilmekte fayda vardır. TTK m. 559’da hüküm altına alınan, doktrinde ve çalışmamızda olumsuz azınlık hakları olarak nitelendirilen azınlık hakları dışındaki tüm hallerde, azınlık hakkı bir talep hakkı niteliğindedir. Buna karşılık TTK m. 559’da öngörülen azınlık hakkında, bu hakkın bir kez kullanılmasıyla kurucuların, yönetim kurulunun, denetçilerin sulh ve ibrasının genel kurul tarafından onaylanması engellenmektedir. Bu sebeple, bu azınlık hakkının sahibi tarafından tek taraflı olarak kullanılmasıyla, hukuki sonuç ve karar ortaya çıktığından, yönetim hakkı olarak nitelendirilir. Buna göre azınlık hakları, “hak sahibinin tek yanlı irade açıklamalarıyla ve yöneltildiği organın onayına gerek kalmaksızın kullanılan ve yöneldiği sonucu kendiliğinden meydana getiren yönetim hakları” olarak tanımlamak mümkündür.
5.TÜRK TİCARET KANUNU’NDAKİ DEĞİŞİKLİKLER ÇERÇEVESİNDE AZINLIK HAKLARI
Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen azınlık haklarının sayısı oldukça fazladır. Bunların bir kısmı ETK’den aynen veya güçlendirilerek alınmış veya yeni TTK’de ilk defa düzenlenmiştir. Denetçinin görevden alınması ve yeni denetçi atanmasını talep hakkı, nama yazılı pay senedi bastırılmasını talep hakkı, haklı sebeple anonim ortaklığın feshini talep hakkı ilk defa yeni TTK ile getirilmiştir. Genel kurulun toplantıya çağırılması hakkı, gündeme madde koydurma hakkı, özel denetçi atanmasını talep hakkı ve kuruluş ve sermaye artırımında ibranın onaylanmasına engel olma hakkı yeni TTK ile güçlendirilerek ve aynen düzenlenmiştir. Finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesi hakkı ise ETK’den aynen aktarılmıştır. Yeni TTK’nin gerekçesinde de azınlık haklarına önem verildiği ve kullanılmasının kolaylaştırıldığı ifade edilmektedir. Gündeme bağlılık ilkesinin azınlık haklarının kullanılmasının önünde bir engel olduğu, özel denetçinin genel kurul tarafından değil de mahkeme tarafından atanmasına ilişkin bir sistem düzenlendiği ve azınlığa şirketin feshini isteme hakkı verildiği, denetçinin değiştirilmesi davasına imkân verildiği, pay senedi basılmasını talep etme hakkının tanındığı açıkça belirtilmektedir. Kanunda bu haklar olumlu ve olumsuz azınlık hakları olarak ayrılarak sayılmamaktadır. Bu ayrım doktrindeki yazarlar tarafından yapılmaktadır. Biz de hakların sistematik açıdan ele alınması ve ayrımlarının anlaşılması açısından olumlu ve olumsuz azınlık hakları ayrımını dikkate alarak inceleme yapacağız. Sonraki başlıklarda bu haklar daha detaylı incelenecektir.
5.1.Olumsuz Azınlık Hakları
Olumsuz azınlık hakları, genel kurulda yeterli sayı sağlanmasına rağmen, azınlığın olumsuz oy kullanarak kararın alınmasını engellediği durumları ifade etmektedir. TTK’deki olumsuz azınlık hakları azınlığın sulh ve ibranın onaylanmasını engelleme hakkı ve bazı ağırlaştırılmış toplantı ve karar yetersayılarıdır.
5.1.1.Sulh ve İbranın Onaylanmasının Engellenmesi Hakkı
TTK’nin kuruluş ve sermaye artırımında ibra başlıklı 559. maddesine göre; “Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Bu sürenin geçmesinden sonra da sulh ve ibra ancak genel kurulun onayıyla geçerlilik kazanır. Bununla beraber, esas sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri sulh ve ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra genel kurulca onaylanmaz.” Buna göre azınlık pay sahipleri aleyhte oy vermişse, isterse geri kalan tüm pay sahipleri olumlu oy versin, sulh ve ibra oluşmaz .
5.1.2.Ağırlaştırılmış Toplantı ve Karar Yetersayıları
TTK m. 421/1’e göre; “Kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır…” denmektedir. Ancak kanun koyucu önemli gördüğü bazı konularda ağırlaştırılmış çoğunluklar aramaktadır. TTK m. 421’de genel kurul toplantılarında karar alınabilmesi için gereken ağırlaştırılmış toplantı ve karar yetersayıları düzenlenmiştir. TTK m. 421/2’ye göre; “Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin tümünü oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin oybirliğiyle alınır.” denilerek karar alınması için oybirliği aranan haller sayılmıştır. TTK m. 421/3’e göre; “Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları, sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınır.” denilerek karar alınması için sermayenin en az yüzde yetmiş beşinin olumlu oyunun arandığı haller sayılmıştır. Bu hallerde azınlığın, yetersayıların oluşmasını ve karar alınmasını önleyebilme hakkı bulunmaktadır. Bir başka deyişle, belli bir azınlık karara olumlu oy vermeyerek sırf bu olumsuz davranışı ile kararın alınmasına engel olabilir . Böyle durumlarda azınlığı oluşturan pay sahiplerine önleyici azlık oluşturan pay sahibi denir. TTK’nin 421. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinden anlaşılacağı üzere bazı hallerde ağırlaştırılmış yetersayıları esas sözleşme ile konulmuş veya daha da ağırlaştırılmış olabilir. Fakat esas sözleşme ile getirilen değişiklikler kanunun emredici nitelikte saymış olduğu çoğunlukları hafifletemez.
5.2.Olumlu Azınlık Hakları
Olumlu azınlık hakları, çoğunluk iradesine aykırı olmasına rağmen, azınlığın irade beyanı ile hakkın haklı bir talep veya dava şeklinde kullanılmasını ifade etmektedir. Olumlu azınlık hakları bu başlık altında incelenecektir.
5.2.1.Finansal Tablo Görüşmelerinin Ertelenmesi Talebi
ETK’de 377. maddede düzenlenen azınlığın finansal tabloların görüşülmesini erteleme hakkı aynen yeni TTK m. 420’ye aynen aktarılmıştır. TTK m. 420/1’e göre; “Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır…” denilmek suretiyle azınlık pay sahiplerinin finansal tabloların ertelenmesini sağlama hakkı hüküm altına alınmıştır. Azınlık pay sahiplerinin açıkça erteleme talebinde bulunması gerekmektedir. Bu yönde açık bir istek yoksa toplantı başkanı bilanço görüşmelerinin başka bir güne bırakılmasına karar veremez. Buna göre azınlık pay sahipleri, genel kurulda hiçbir karar alınmasına ve gerekçe gösterilmesine gerek olmadan finansal tabloların görüşülmesini erteleyebilmektedir. Böyle bir talep varsa görüşmeler bir ay sonraya bırakılmalıdır. Azınlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların görüşülmesinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır. (TTK m. 420/2) Yani ilk toplantıda yapılan itirazların ikinci toplantıda yeterince açıklığa kavuşturulmamış olması gerekmektedir. Ayrıca, verilen cevapların istemde bulunan azınlık için tatmin edici olması şart değildir. Bilançonun itiraza uğrayan noktalarının gerekli şekilde açıklandığının kabul edilmesi için, yapılan itirazların herkesçe anlaşılabilir şekilde açıklığa kavuşturulmuş olması ve bütün soru işaretlerinin giderilmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde, açıklamaları kendilerince yeterli görüp görüşmelere devam etmeleri iyiniyete aykırıdır . Burada önemli olan azınlığın bir talebinin olmasıdır. Mesela, azınlık pay sahipleri finansal tabloların görüşülmesini bir ay sonraya ertelemeyi önerseler ve bu öneri oylanıp reddedilse, görüşmelere devam edilmesi gerekmektedir. Zira öneri reddedilmiştir. Ancak azınlık pay sahipleri finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesini genel kuruldan talep etseler, bu takdirde genel kurulda oylama yapılmaz ve erteleme kendiliğinden gerçekleşir. Zira bu konudaki bir Yargıtay Kararı’nda “Genel kurul bilançonun onanıp onanmaması görüşülürken azınlık hakkı sahipleri genel kurulun ertelenmesini istemişlerdir. Azınlığın bu istemi oylamaya konulamaz. Divan başkanı, azınlığın bu isteğini hemen kabul ederek genel kurulun ertelenmesine karar vermelidir. İstemin reye konup reddi doğru değildir.” denilmektedir.Azınlığın erteleme talebine rağmen toplantıya devam edilmesi durumunda genel kurulca alınacak kararların akıbeti doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay’a göre, azınlığın karşı oyunu toplantı tutanağına yazdırması halinde iptal davası açılabilecektir. Ancak yazdırılmazsa genel kurul kararının iptalini dava edemeyeceklerdir . Finansal tabloların görüşülmesinin azınlığın talebiyle bir ay ertelenmesi asgari süredir. Bu süre azınlık lehine tanınmaktadır. Bu sebeple toplantının daha uzun süre ertelenmesi mümkündür .
5.2.2.Denetçinin Görevden Alınması ve Yeni Denetçi Atanması
Denetçinin seçilmesi, görevden alınması, yeni bir denetçi atanması gibi hususlar TTK m. 399’da düzenlenmektedir. TTK m. 399/1’e göre “Denetçi, şirket genel kurulunca; topluluk denetçisi, ana şirketin genel kurulunca seçilir…”. Şirket genel kurulunca seçilen denetçi, belirli sebeplerin varlığı halinde değiştirilebilir. TTK m. 399/4’e göre ise, seçilmiş bir denetçinin şahsına ilişkin haklı bir sebebin gerektirmesi, özellikle de onun taraflı davrandığı yönünde bir kuşkunun varlığı hâlinde istem üzerine şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesi başka bir denetçi atayabilir. Bu konuda istemde bulunabilecek kişiler ilgili maddede belirtilmektedir. Kanun gerekçesinde haklı sebeplerin neler olabileceği açıklanmaktadır. Bununla denetçinin kişiliğinden kaynaklanan sebepler kastedilmektedir. Meslekî yetersizlik (denetleme elemanlarının bilgilerindeki, okul sonrası uyum eğitimlerindeki noksanlık, yardımcı eleman, uzman, cihaz donanımı eksikliği), itibar kaybı vs. gibi. Denetçinin çalışma tarzı, şirkete zaman ayıramaması, bilgi sızdırması, taraf tutması da haklı sebep sayılır. TTK m. 399/5’e göre, “Görevden alma ve yeni denetçi atama davası, denetçinin seçiminin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından itibaren üç hafta içinde açılır. Azlığın bu davayı açabilmesi için, denetçinin seçimine genel kurulda karşı oy vermiş, karşı oyunu tutanağa geçirtmiş ve seçimin yapıldığı genel kurul toplantısı tarihinden itibaren geriye doğru en az üç aydan beri, şirketin pay sahibi sıfatını taşıyor olması şarttır.”
5.2.3. Özel Denetçi Atanmasını İsteme Hakkı
TTK m. 438/1’e göre, “Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.” Genel kurul bu istemi onayladığı takdirde şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir. (TTK m. 438/2) Genel kurulun bu istemi reddetmesi halinde ise, azınlık pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir. (TTK m. 439/1) Bu durumda kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır. (TTK m. 439/2) Bu hakkın kullanılmasında azınlığın belirlenmesinde istisnai bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, azınlık oluşturmamakla beraber önemli yatırımı bulunan pay sahiplerine de özel denetçi atanmasını sağlama imkânı tanınmaktadır . Özel denetçi talebi hakkının kötüye kullanılması ve ortaklığa zarar vermesinin engellenmesi amacıyla, pay sahibinin bu hakkı kullanması bazı ön şartlara bağlanmıştır. Pay sahipliği hakkının kullanılması için gerekli olması ve genel kurulda bilgi alma ve inceleme hakkının daha önce kullanılmış olması gerekmektedir. TTK m. 440’a göre mahkemenin verdiği karar kesindir. Bu, Yargıtay kararlarına da konu olmuştur. Bir kararda “Özel denetçi atanması istemine ilişkin olarak mahkemece verilen kararlar kesin olduğundan, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.” denilmek suretiyle bu durum belirtilmiştir . Yine mahkeme kararının kesin olduğu hususu birçok karara konu olmuştur . Bu hususta farklı bir karar olarak; “Davacı, 6102 sayılı TTK’nın 439-440. maddeleri gereğince, genel kurulda istemlerinin red edildiğini bildirerek özel denetçi atanmasını talep etmiş, mahkemece istem aşılarak öncelikle genel kurulun red kararının iptaline, bundan sonra da özel denetçi tayinine karar verilmiştir. Her ne kadar özel denetçi atanması istemi üzerine mahkemece verilen kabul kararı aynı yasanın 440/2 maddesi gereğince kesin ise de; mahkemece bu istem aşılarak genel kurul kararının iptaline karar verildiğine göre bu karar yönünden anılan gerekçelerle kararın kesin olduğundan söz edilemez.”
5.2.4.Genel Kurulu Olağanüstü Toplantıya Davet ve Gündeme Madde Ekletme Hakkı
Genel kurulun yönetim kurulu tarafından toplantıya çağırılmasının yanı sıra, azınlık tarafından da toplantıya çağırılması ve gündeme madde ekletmesi söz konusu olabilmektedir. Bu hak TTK m. 411/1’de açıklanmaktadır. Buna göre; “Sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir.” Azınlık tarafından bu yetki doğrudan kullanılamamaktadır. (TTK m. 411/3) İstemin öncelikle yönetim kuruluna noter aracılığıyla yapılması ve genel kurul toplantısını gerektiren sebepler ile toplantı için azınlık tarafından belirlenen gündemin belirtilmesi gerekmektedir . Yönetim kurulu yerine bir kayyım atanmışsa, talep ona da yöneltilebilir . Pay sahiplerinin toplantı çağrısı istemi yönetim kurulu tarafından reddedilirse veya yapılan işleme yönetim kurulu tarafından yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmezse , yine aynı pay sahiplerinin yapacağı başvuru üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi genel kurulun toplantıya çağırılmasına karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse kayyım atar ve bu durumda genel kurulu toplantıya doğrudan azınlık değil, mahkeme çağırmış olur. Bu durumda mahkeme kararı kesindir. (TTK m. 412) Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre, zorunluluk yoksa evrak üzerinden inceleme yapılarak herhalde bir ay içinde karar verilir. “mahkemenin duruşma yapıp yapmaması ve karşı taraftan yanıt alıp almaması mevcut delillere göre, kendi takdiri içindedir. Duruşma yapmasına bir engel olmadığı gibi, evrak üzerinden yapılan inceleme sonucuna göre bir karar vermesine de engel yoktur.” Kanunda, genel kurulun toplantıya çağırılması yetkisinin esas sözleşme ile sermayenin onda birinden, halka açık şirketlerde ise yirmide birinden daha az paya sahip olan pay sahiplerine de tanınabileceği belirtilmektedir. (TTK m. 411/1) Bu hususta esas sözleşmede yapılabilecek düzenleme bakımından asgari bir pay belirtilmemiştir. Bu sebeple bu hakkın tek bir paya veya tek pay sahibine tanınması da mümkündür. Bu hakkın azınlık pay sahiplerinden daha az paya sahip pay sahiplerine tanınabileceği istisnasının, azınlık haklarına sahip pay sahibi oranı bakımından da öngörülmediğinden hareketle, kimi yazarlar TTK m. 411 haricindeki azınlık hakları için onda birlik sınırın artırılamayacağı gibi azaltılamayacağını savunmaktadır . ÇAMOĞLU’na göre, azınlığın bu hakkı kullanması uygulamada bazı problemleri de beraberinde getirmektedir. Genel kurulun azınlık tarafından toplantıya çağırılması genellikle hâkim ortaklara ve yönetim kuruluna karşı bir hareket olacağından çağrı süresince şirket yönetiminden yardım görmeyecektir. Ancak genel kurulun azınlık tarafından toplantıya çağırılması yetkisi kanundan doğan bir hak olduğundan çağrı işlemlerinde yardımcı olmak yönetim kurulunun görev kapsamı içine girmektedir. Azınlık genel kurulu toplantıya çağırmasının yanı sıra, bu haktan bağımsız olarak tartışılmasını veya karara bağlanmasını istediği konular hakkında gündeme madde konulmasını da isteyebilir. Her iki hakkın da ortak noktası azınlığın istediği konuları gündeme getirmeyi sağlayabilmesidir . Gündeme madde eklenmesi talebi sadece yönetim kurulunun yapacağı çağrılarda kullanılabilir. (TTK m. 411/1) Azınlığın toplantıya çağırdığı durumlarda böyle bir talep yöneltilemez. Yönetim kurulu yerine kayyım atanmışsa bu talep ona da yönlendirilebilir. Yargıtay, azınlığın isteği üzerine mahkemenin genel kurulun olağanüstü toplanmasına ilişkin kararı hakkında yürütmenin durdurulmasının istenemeyeceği görüşündedir .
5.2.5.Azınlığın Haklı Sebeplere Dayanarak Anonim Ortaklığın Feshini Talep Etmesi
Azınlık pay sahiplerinin haklı sebeple anonim ortaklığın feshini talep etme yetkisi TTK m. 531’de düzenlenmektedir. Buna göre;“Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” Haklı sebebin ne olduğu kanunda açıklanmamaktadır. Anonim şirkette haklı sebeple fesih davasına birçok durum sebep olmaktadır. Örneğin, azınlık pay sahiplerinin haklarının sürekli olarak ihlal edilmesi, dışlanmaları, menfaat çatışmalarının sürekli devam etmesi, çoğunluğun yönetiminin ortaklığı acze sürüklemesi, azınlığa kar veya yeteri kadar kar dağıtılmaması olabilir . Davada hangi sebeplerin haklı sebep olduğu veya çözüm olarak neye karar verileceği hususu mahkemenin takdirindedir. Mahkemenin şirketi feshe veya başka bir çözüme karar verebilmesi için haklı sebebin olduğunun sabit olması gerekmektedir. Bir Yargıtay kararında, “Mahkemece, verilen 4 aylık süreye rağmen genel kurulun yapılamadığı, yönetim kurulu üyelerinin %50’şer hisseye sahip ortaklar arasındaki görüş farklılığı nedeniyle genel kurulun yapılamayacağını belirttikleri, şirketin durumunun kanuna uygun hale getirilemeyeceğinin anlaşıldığı gerekçesiyle şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memurunun atanmasına karar verilmesi usul ve kanuna uygundur.” denilmek suretiyle somut olay bakımından haklı sebebin var olduğu açıklanmaktadır. Mahkeme fesih yerine payların karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değeri ödenmek suretiyle davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına karar verebilir. Ancak dava tek başına çıkarma talebi ile ikame olunamaz . Karar verilirken şirketteki pay sahiplerinin yanı sıra çalışanların, üçüncü kişilerin, davaya katılmayan diğer ortakların ve alacaklıların da dikkate alınması gerekmektedir. Mahkeme davacının paylarının satın alınmasına veya duruma uygun düşen alternatif bir çözüme karar verebilir. Bu sebeple bu dava alternatif çözümlüdür. TEKİNALP’e göre, mahkeme anonim ortaklığın feshinden önce alternatif çözümleri araştırmalıdır. Tercih, alternatif çözümlerden birisiyle davaya son verilmesidir. Çünkü hem madde amacı, hem de lafzı alternatif çözümlerin tercih olduğunu belirtmektedir. Bir anonim ortaklığın feshedilmesi çok ağır ve tahrip edici bir sonuçtur. Şirketin haklı sebeple feshinin tercih edilmesinden önce uygun olan alternatif çözüm yollarının araştırılması gerekliliği Yargıtay kararlarına da konu olmuştur. Bir kararda, “Şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanması esas olup; ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılınmıştır. Bu nedenle, şirketin, haklı nedenle feshi yerine davacı ortakların pay bedellerinin taraflarına ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin somut olaya uygun olacağı gözetilmesi gerekir.” denilmektedir. Yargılama sonucunda ortaklığın feshine veya uygun olan alternatif çözüme karar verilmektedir. Bu sebeple bu dava bir eda davasıdır. Davanın şirkete karşı ve haklı sebebin öğrenilmesinden itibaren makul süre içinde açılması gerekmektedir .
5.2.6.Nama Yazılı Pay Senedi Basılmasını Talep Etme Hakkı
Anonim şirkette şirket paylarını temsil eden pay senetleri hamiline veya nama yazılı olabilmektedir. Hamiline yazılı pay senetlerini, yönetim kurulunun kendiliğinden bastırma yükümlülüğü bulunmaktadır. (TTK m. 486/2) Ancak nama yazılı pay senetleri bakımından yönetim kurulunun böyle bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. TTK m. 486/3’e göre, “Azlık istemde bulunursa nama yazılı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılır.” Yani nama yazılı pay senetlerinin bastırılabilmesi için azınlık pay sahiplerinin istemi gerekmektedir. İstem olduğu takdirde yönetim kurulunun nama yazılı pay senetlerini bastırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu hüküm sadece halka açık olmayan anonim şirketlerde geçerlidir. Bu hak sadece azınlığı değil, tüm pay sahiplerini ilgilendirmektedir. Çünkü bu hakkı azınlık sadece kendi payları için değil, ilgili tüm paylar için kullanabilmektedir. Kaldı ki, istemde bulunan azınlığın nama yazılı paylara sahip olması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır.
SONUÇ
Yukarıda da bahsedildiği ve kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere azınlık hakları görece daha güçsüz konumda bulunan pay sahiplerinin de korunabilmesi ve güvenle yatırım yapabilmeleri amacıyla düzenlenmiştir. Tahmin edileceği üzere, azınlığı tamamen çoğunluk pay sahiplerinin insiyatifine bırakmak birçok hak kaybına yol açabilecek ve sermaye ortaklıklarının işlevini büyük ölçüde yaralayacaktır. Yüzyıllardan beri süregelen çoğunluğa karşı azınlığı koruma düşüncesi, anonim ortaklıklarda da azınlık hakları kavramının oluşmasına ve azınlığa bazı haklar tanınarak çoğunluk karşısında güçlü konuma getirilmesine olanak tanımıştır. Azınlık hakları, anonim ortaklık üzerinde yaptıkları etkiler göz önüne alınarak olumlu ve olumsuz azınlık hakları olarak ikiye ayrılmış ve tüm bu haklar tüm özellikleriyle çalışmamızda incelenmiştir. Ortaklığın menfaatleri karşısında azınlığın, haklarını sadece belirli şartlar dâhilinde, diğer bir deyişle, anonim ortaklığın devamını engellemeyecek şekilde kullanmasına izin verilmelidir. Anonim ortaklıkların çoğunlukla yönetilmesi demokratik karar alınmasını sağlamasının yanında birtakım sakıncaları da beraberinde getirmektedir. Çoğunluğun egemenliği altında olan bir anonim ortaklıkta, azınlık için hareket alanı kısıtlanmaktadır. Hatta bazı hallerde çoğunluğun, azınlığı ezme, ortaklık işlerinde etkisiz hale getirme eğilimi sergilediği görülebilmektedir. Anonim ortaklıkta istedikleri kararları rahatlıkla alabilen çoğunluk pay sahipleri karşısında, azınlık pay sahiplerinin menfaatleri zarar görmektedir. İşte buradaki menfaatler dengesini sağlamak için TTK azınlığa birtakım haklar tanımış ve çoğunluğun tek yanlı, keyfi davranışlarının önüne geçmek istemiştir.
KAYNAKÇA Altaş, Soner: Şirketler Hukukuna İlişkin Yüksek Yargı Kararları, 1. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016.
Ansay, Tuğrul: Anonim Şirketler Hukuku, Olgaç Matbaacılık, Ankara, 1982.
Bilgili, Fatih, Demirkapı, Ertan: Şirketler Hukuku Dersleri, 6. Baskı, Dora Yayıncılık, Bursa, 2018.
Canpolat, Selin Sert: Anonim Ortaklıklarda Azınlık Haklarının İncelenmesi, TBB Dergisi, S. 74, Ankara, 2008, s. 158-190.
Dural, H. A.: “Anonim Şirkette Olumsuz Azınlık Hakları” Düzenlemesi, Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu’na 65. Yaş Günü Armağanı, Beta Yayınları, İstanbul, 1999.
İmregün, Oğuz: Anonim Şirketlerde Pay Sahipleri Arasında Umumi Heyet Kararlarından Doğan Menfaat İhtilafları ve Bunların Telif Çareleri, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1962.
İmregün, Oğuz: Anonim Ortaklıklar, Yenilenmiş 4. Baskı, Yasa Yayıncılık, Ankara, 1989.
Karahan, Sami: Şirketler Hukuku, Güncellenmiş 2. Baskı, Mimoza Yayınları, Konya, 2013.
Manop, Burcu: Anonim Ortaklıklardaki Azınlık Haklarının Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu Tasarısının Getirdiği Yenilikler Işığında Değerlendirilmesi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Ticaret Hukuku Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2008.
Moroğlu, Erdoğan: Makaleler, 1. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2010.
Poroy, Reha, Tekinalp, Ünal, Ortaklıklar Hukuku I, Yeniden Yazılmış 13. Baskı,Çamoğlu, Ersin: Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2014.
Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Tamamen Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, C.2, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018.
Şener, Oruç Hami: Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Ankara, 2017.
Tekinalp, Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 3. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015.
Tütüncü, Muharrem: Hakim Şirketin Azınlığın Paylarını Satın Alma Hakkı (Squeeze-out), 1. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017.
Elektronik Kaynaklar
https://www.mevzuat.gov.tr/
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar